TÜRK DEVRİMİ’NİN DÜNYADAKİ YANKILARI

tarafından
14382
TÜRK DEVRİMİ’NİN DÜNYADAKİ YANKILARI

Prof. Dr. Cüneyt Akalın | Siyaset Bilimci, Arel Üniversitesi öğretim Üyesi

Atatürk’ün Samsun’a çıkışının ve Milli Mücadele’nin başlamasının 100. yılını kutladığımız bugünlerde, yüzyılın muhasebesini yapmak önemlidir. Milli Mücadele’nin iç ve dış etkenlerini irdelemek Türk Devrimi’ni iyi kavramak bakımından da önemlidir. Bu yazı dış etkenler üzerinde yoğunlaşacak.

Öncelikle, Türk Devrimi’nin dünya çapında sonuçlar doğurduğunu belirtmeliyiz. Anadolu Devrimi, Asya’nın mazlum halklarının ayağa kalkışının öncüsü ve simgesi oldu. Son yıllarda özellikle II. cumhuriyetçi çevrelerden yükselen seslerin yarattığı kafa karışıklığı bu gerçeği gizleyemez. Nitekim sis dağıldıkça, tarihsel gerçekler bir kez daha su yüzüne çıkıyor.

Türk Devrimi’nin dünya çapındaki öneminin bir başka boyutu, tarihin 20. yüzyıldaki kırılma noktası sayılması gereken Sovyet Devrimi ile kader birliği içine girmiş oluşudur. Sovyet Devrimi’ne sağladığı destek, Sovyet Devrimi’ni rahatlatmıştır.

Öte yandan, Türk Devrimi emperyalizmin boyunduruğu altında sömürge – yarı-sömürge ülkelerde yaşayan yüz milyonlarca insana rehberlik ederek, yol göstererek tarihin akışını değiştirmiştir.

Türk Devrimi’nin dış dünyayı etkilemesinde beş ülke özel roller oynadılar, adeta taşıyıcı görevi üstlendiler. Bu ülkeler devrim Rusya’sı, Hindistan, Afganistan, Irak ve Suriye’dir. Türk Devrimi, hepsini teker teker ele alamayacağımız Asya’nın derinliklerindeki, Kuzey Afrika’daki, Afrika’daki, Latin Amerika’daki birçok milli harekete de esin kaynağı oldu.

Şimdi bu sürecin ayrıntılarını ele alabiliriz.

I. Türk Devrimi’nin Öteki Devrimlerle Etkileşimi

1. Sovyet Devrimi, Sovyetlerle İlişkiler

1917 Şubat’ında St. Petersburg ve Moskova’da patlak veren, önce Çarlık’ın yıkılması ile sonuçlanan, ardından Ekim Devrimi ile birlikte büyük bir sosyal devrime dönüşen başkaldırı, Türkiye’de devrimciler tarafından dikkatle izlendi.

Sovyet Devrimi’nde Rusya’da yaşayan Türk-Tatar devrimcileri de belli roller üstlendiler ancak önemli olan Anadolu’daki devrimcilerin Sovyet Devrimi’ne bakışıdır.

M. Kemal ve arkadaşları Sovyet Devrimi’nin önemini baştan itibaren iyi kavradılar. Bunu Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından Falih Rıfkı Atay çok açık ifade ediyor:

“Eğer Lenin Çarlığı yıkmasaydı, Rusya zafer gününe erişmeseydi İstanbul Rus olacaktı. İnsanın acaba bir İstanbul köşesine Lenin’in büstünü koysak mı diyeceği gelir.” (1)

İki ülkenin kaderi önce Kafkasya’da birleşir. İtilaf devletleri Bakü petrollerini elde tutmak, İran ve Irak yollarını kapatmak ve Anadolu hareketinin Sovyetler’le birleşmesini önlemek için Taşnak (Ermeni), Menşevik (Gürcü) ve Musavatçılara (Azeri) dayanan bir Kafkas seti kurmaya çalışırlar.

Mustafa Kemal, Sovyet Rusya ve Anadolu Hükümeti’ni tehdit eden Kafkas Seddi’nin yıkılmasını, Kurtuluş Savaşı’nın zaferi için zorunlu görür.

Stratejisi “Doğu’da dayanak yaratarak İzmir’i kurtarmak” dır.

Gerçekten de iki devrim ortak askeri harekatlar yürüterek birbirlerini destekleyecek ve ayakta kalacaktır. Doğu’daki komutan Kazım Karabekir bu durumu TBMM’nin açıldığı gün, yani 23 Nisan 1920’de şöyle açıklar:

“Bugün Anadolu’nun kurutuluşu için Bolşevik ordularıyla el ele vererek hareket etmekten başka çaremiz kalmamıştır.”2

M. Kemal Paşa, milli direnişin lideri sıfatıyla 26 Nisan 1920’de Lenin’e gönderdiği telgrafta “askeri güçlerini Bolşeviklerle birleştirme” çağrısı yapar, “Azerbaycan ve Gürcistan’ın Sovyet Cumhuriyetlerine katılmaları için zorlanmalarını” ister, Ermenistan’a karşı ortak operasyon önerir.3 Bu telgraf TBMM’nin ilk dış politika eylemi olacaktır.4

Nitekim Taşnak Ermenistan’ı, Türk-Sovyet askeri iş birliği ile yıkılır. Türk ordularının Ermenistan’a yönelik harekatı, Sovyet önderleri tarafından kararlı biçimde desteklenir.

Kafkasya’daki Türk-Sovyet ittifakı, 16 Mart 1921’de Moskova Anlaşması’nın ve özellikle 13 Ekim 1921’de Kars Anlaşması’nın imzalanması ile pekişir.

Mart 1921 tarihli Türk-Sovyet Anlaşması, Anadolu hükümetinin bir büyük devlet ile imzaladığı dolayısıyla iki devletin birbirini tanıdığı ilk anlaşmadır.      

Rusya ile Türkiye’nin Kafkasya üzerinden yardımlaşmasının tek yolu Taşnak Ermenistanı’nın tasfiyesidir. İki ülke bu zorunluluğu görür. Türk ordularının Ermenistan üzerine harekatı Sovyet liderleri tarafından desteklenir. Türk ve Sovyet ordularının 14 Ağustos günü Nahçıvan’da buluşmalarını müjdeleyen haber Meclis’te alkışlarla karşılanır.5

Öte yandan, Türk ve Sovyet güçleri Gürcistan ve Dağıstan’da iş birliği içine girerler.

Bu arada Sovyetler’in, M. Kemal Paşa’dan gelen talep üzerine Türkiye’ye mali ve askeri yardım yaptığı da kaydedilmelidir. Altınlar Erzurum üzerinden kara yolu ve Karadeniz üzerinden deniz yolu ile Anadolu’ya ulaştırılır. M. Kemal gelen altınları elçi Aralov’dan teslim alırken yaptığı teşekkür konuşmasında “Bizim için büyük nimet ama Rus insanının yüreği daha değerli” ifadesini kullanır.6

Türk-Sovyet askeri ittifakının ön önemli adımı, Sovyet komutanı Frunze’nin başkanlığındaki heyetin 1921 Aralık’ında Ankara’ya yaptığı ziyarettir. M. Kemal Paşa ile Frunze askeri konuları ele alırlar. Görüşmenin dikkat çekici yanı, M. Kemal Paşa’nın mebuslara bile açıklamadığı bazı sırları Frunze’ye anlatmasıdır.7

Askeri iş birliği açısında dikkat çekici bir başka olay, M. Kemal Paşa’nın Sovyet elçisi Aralov’u, Azerbaycan elçisi Abilov’u ve Rus askeri ataşesi Zvonaryev’i 27 Mart 1922’de, yani Büyük Taarruz’dan önce Batı Cephesi’ne davet etmiş olmasıdır. İngiliz arşiv belgelerine göre TBMM Hükümeti, Büyük Taarruz’dan önce Sovyet Hükümeti ile savunma ve saldırı konularında gizli bir anlaşma yapar.8 Öte yandan, Büyük Taarruz sırasında M. Kemal Paşa’nın yanında Sovyet komutanlarının bulunduğu fotoğraflarca da saptanır.

Atatürk, Türk Devrimi ile Sovyet Devrimi’nin benzer hedefler taşıdığını açıkça ifade eder.

“Anadolu’da ortaya çıkan silahlı milli ayaklanma hareketi, siyasi konum ve hedeflerde Sovyet Rusya ile tam benzerlik arz ediyordu.”9

Sovyet hükümetinin ve halkının Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanması ve Lozan Müzakereleri sırasında verdikleri tepkiler son bölümde incelenecektir.

2. Hindistan’la Etkileşim

Milli Mücadele’ye öteki büyük destek Hindistan’dan gelir. Ülkemizde son zamanlarda yapılan tartışmalarda bu desteğin Hintli Müslümanlardan geldiği söylendi. Oysa, Milli Mücadele’nin Hint toplumunun öteki kesiminden yani Hindulardan da büyük destek gördüğü belirtilmelidir.   Hindistan’da Türkiye’ye karşı ilgi 19. yüzyıl sonunda artar. Bunun nedeni, İngiliz emellerinin Hindistan’da açık seçik görülür hale gelmesidir.

Hindistan’da Ulusal Birlik

İki büyük kesimin Hindu-Müslüman birliğinin temelleri savaş sırasında, 1916’da atıldı. Bombay’da aynı anda toplanan İslam Birliği ve Kongre Partisi, karşılıklı görüşmeler yoluyla asgari bir anayasa taslağı hazırlamak üzere bir platform oluşturmaya karar verdiler. Lucknow Kongresi’nde Hindularla Müslümanlar arasında Hindistan’ın gelecekteki anayasası konusunda anlaşma sağlandı. Nehru’ya göre Müslümanların, Kongre Partisi ile el sıkışmaları büyük ölçüde İngiltere’nin Türkiye ile savaşına duydukları öfkenin eseriydi.10

Hint siyasal yaşamında yeni arayışları doğuran Lucknow süreci, Gandi’nin Güney Afrika’dan dönüp Hint milliyetçilerinin başına geçmesi ile hızlandı.

Dünya Savaşı sonrası ulusal birlik arayışları yoğunlaşır.

Savaş, İngiltere’nin zaferi ile sonuçlanmış fakat birçok alanda belirsizlikler kendini göstermişti. Hint milli uyanışı; savaş sonrası yıllarda yükselen tepki, Sovyet Devrimi’nin sarsıcı etkileri, Anadolu Devrimi’nin başlaması gibi etkilerle hızlandı.

İngiliz Başbakanı Lloyd George’un 5 Ocak 1918’de “Türkiye’yi Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu başkentinden, Küçük Asya ve Trakya’daki topraklarından mahrum etmek niyetinde olmadıklarını” belirtmekle birlikte, kutsal toprakların yönetiminden söz etmemesi,11 Emir Hüseyin’in isyanının ardındaki İngiliz varlığını açık-seçik saptayan Hintli Müslümanların kuşkularını derinleştirdi. 

Hapisteki Muhammed Ali’nin “Tüm Hindistan İslam Birliği” başkanı seçilmesi süreci hızlandırdı. Dr. Ensari’nin 1918 sonunda İslam Birliği adına genel valiye Müslüman taleplerini içeren metni sunması girişimi başlattı.

Nisan 1919’da Sihlerin kutsal kenti Amritsar’da İngilizlerin yaptığı katliam ulusal tepkileri sertleştirdi. Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkarması, İngiliz-karşıtlarını, özellikle Müslümanları öfkelendirdi. Hintlilerin ulusal ozanı Dr. Muhammed İkbal, zaferine sonsuz bir güven duyduğu Milli Mücadele’yi “Türk aslanı yine uyanacak, yine kükreyecek, yine düşmanı titretecek” duygularıyla yüceltiyor. “Allah Ona Yardım Etsin” dizesiyle başladığı “Mustafa Kemal Paşa’ya Hitap” adlı şiirini “Atın nereye kadar giderse oraya atıl, düşünme, biz bu meydanlarda nice kereler tedbir yüzünden mat olduk” diye sürdürüyordu.12

Hint Hilafet Hareketinin tarihsel anlamı 

Türkiye’de Millî Mücadele kızıştıkça, özellikle İstanbul’un İtilaf Devletlerince işgalinden ve Sevr Antlaşması’nın İstanbul Hükümeti’ne dayatılmasından sonra Hindistan’da “Türkiye İçin Adalet” sloganıyla yürütülen hareket gittikçe güçlendi, İngiliz sömürgeciliğine karşı büyük bir başkaldırı biçimini aldı.13

Hint Hilafet Hareketi, Millî Mücadele’ye manevi-maddi büyük katkılar sağladı. Burada bir yanlışı düzeltelim: sağcı çevreler Hindistan’dan gelen yardımı Müslümanlarla sınırlı tutmaya özen gösterirler; oysa bu doğru değildir. Müslümanlarca başlatılmış olmakla birlikte, maddi-manevi destek Hindu-Müslüman-Sih vb. Hint halkının tümünden geldi. Hilafet Hareketi’ne Hindu önderlerce verilen destek, Hint ulusal programının temeli, Hindu-Müslüman iş birliğinin başlangıcıdır.14

Hint Hilafet Hareketi’nin esasları Muhammed ve Şevket Ali kardeşler tarafından geliştirilir. Millî Mücadele döneminde Anadolu’ya da gelen, 7 Aralık 1920’de Mustafa Kemal ile görüşen Muhammed Ali, 4 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal’e yazdığı mektupta, Hint Hilafet Komitesi’nin barış antlaşmasının Türkler aleyhine sonuçlanması halinde İslam ülkelerinin temsilcilerinin katılacağı bir İslam kongresinin toplanmasını teklif edeceklerini bildirmişti.15

Hilafet Hareketi’ne önderlik edenlerin amacı, Barış Konferansı başlamadan (Ocak 1919) İngilizlere baskı yaparak Türkiye/Müslümanlar lehinde sonuçlar elde etmekti. 1919 yılının ortalarında oldukça etkin duruma gelen “Hilafetçiler”, Osmanlı Devleti’nin savaştan önceki statüsünün korunmasını, hilafetin merkezi İstanbul’a dokunulmamasını talep ediyorlardı. Geniş bir medrese-mescit ağına sahip, güçlü bir dini-siyasi örgütlenme olan Hint Ulema Cemiyeti’nin katkılarıyla hareket iyice güçlendi.

İşte bu noktada Kongre Partisi’nin lideri Gandi devreye girdi. Gandi Hilafet Hareketi’nin Merkez Komitesi’ne katılarak harekete destek verdi, güç kattı. Hareketi yeni bir mecraya sürükledi.

“Hilafetçiler”, İngiltere’ye isteklerini kabul ettirebilmek için iki yoldan baskı uygulamaya başladılar: heyetler göndererek yazılı başvurular yaparak baskı yapmak, direnişler örgütlemek.

2 Ağustos 1919’da Bombay’da Gandi’nin başkanlığında toplanan kongrede Türkiye’de yaşanan Yunan zulmü nefretle anıldı, Türkiye’ye yardım için seferberlik ilan edildi.

23 Kasım 1919’da Delhi’de toplanan Hilafet Komitesi ilk kez İngilizlere karşı açık tavır aldı. Gandi’nin de katıldığı toplantıda, hilafet meselesinin yalnız İslami değil aynı zamanda millî bir dava olduğu ifade edildi.

Delhi’de yapılan ilk konferanstan Hilafet Hareketi’nin bildirisinin yayımlandığı Bombay Konferansı’na (Şubat 1920) kadar, Türk Kurtuluş Savaşı’na destek olmak üzere halktan önemli miktarlarda bağış toplandı.

19 Ocak 1920’de Gandi, Muhammed Ali, Şevket Ali ve Cinnah’ın ortaklaşa imzaladıkları metin Hint Genel Valisi’ne “Müslüman–Hint hep birlikte omuz omuzayız, İngilizleri suçluyoruz” diye sesleniyordu.16 Gandi, Hilafet Hareketi’ne desteği ulusal birliğin inşasına yönelik bir hareket olarak görüyordu. 

2 Haziran 1920’de Gandi ve Müslüman liderlerden oluşan kurul, program çalışmasına başladı.  Gandi yabancı malların boykot edilmesini öneriyordu.

“Hilafet sorununda hem Hindistan hem de imparatorluk hükümetleri, Hint Müslümanlarına karşı olan görevlerini yerine getirmemişlerdir. Uğradıkları dini felaketi yenme girişiminde, Müslüman kardeşlerine her türlü kanuni yollarla yardımda bulunmak, Müslüman olmayan Hintlinin de görevidir.”17

Kongre’den sonra İngiltere’ye yönelik direniş arttı. Dahası Hilafet Komitesi 12 Haziran 1920’de gençlerden askere yazılmamalarını, yazılanların istifa etmesini istedi, İngilizlerin Türklere saldırısına ortak olmayacaklarını açıkladı.

10 Ağustos 1920’de Sevr Anlaşması’nın imzalanması, etkinliklere bir yandan darbe indirirken, bir yandan da süreci hızlandırdı. Artık Müslümanlar için Gandi’nin İngiliz karşıtı “İş Birliğine Hayır” hareketine katılmaktan başka çare kalmamıştı. Hilafet sorunu geri plana düşerken, Türkiye davası öne çıkıyordu.

Hilafet Kongresi ikinci kez 26 Aralık 1920’de yaklaşık 15.000 kişinin katıldığı büyük bir kalabalıkla Nagpur’da toplandı. “Kongre iki konuda işlenen hatalar düzeltilmedikçe Hindistan’ın tatmin edilmesine imkan olmadığını kabul etmiştir: Hilafet sorunu ile Pencap konusu ve zedelenen ulusal gururun onarılması. Bundan sonra benzeri hataların tekrarına engel olmanın tek yolunun bağımsızlık olduğu görüşünde birleşir.”18 Gandi’nin Hintli kitlelerle kurduğu sıcak ilişkiler Cinnah’ın siyasetten çekilmesine neden olur. Nagpur Kongresi’nden sonra pasif konuma geçen Cinnah, 1930’larda Londra’ya kaçar.

Gelişmeleri izleyen Ankara (Mustafa Kemal Paşa) 14 Şubat 1921’ de Hindistan’da gelişen süreci değerlendirir:

“320 milyonluk bir halk kütlesi taşıyan Hindistan’da vukua gelmekte olan hadisat bugünün en mühim meselesidir. (…) Kalküta’da millî kongrede yapılan konuşmalar buna şüphe bırakmıyor. Şimdiye kadar İngiltere’ye sadakat yeminiyle bağlı hükümeti hafifçe tenkit etmekle yetiniyordu. Fakat Pencap’ta millî bir tezahüre karşı İngilizlerin ittihaz ettikleri caniyane ve vahşiyane tedabir, diğer taraftan Türkiye’nin taksimi ve ona teklif edilen muahedename Hint siyasilerinin gözlerini açtı.”19

Nagpur Kongresi’nden sonra genel grevler (hartal), iş bırakmalar ve ayaklanmalar yeniden hız kazanır. Kalküta öğrenci grevi günden güne büyür. Delhi’de bütün yerli mağazalar, dükkânlar kapatılır. Şimendifer amelesinin grev ilan etmesinin ardından petrol kuyularında çalışan ameleler de greve iştirak ederler.20 Hintlilerin topyekûn ayaklanmaları karşısında, İngilizler Şubat 1921’de Hindistan’a özerklik vaadinde bulunur. 4 Mart 1921 tarihli Hâkimiyeti Millîye gazetesinde Hindistan’daki son durum şöyle açıklanıyor:

“Hintliler Delhi’de toplanan Hindistan Meclisi’nde Türkiye’ye karşı Avrupa devletlerinin izlediği zalimane siyaseti şiddetle eleştirmektedir. Trakya’da ekseriyetin Türk ve Müslümanlardan oluştuğu pek çok tetkik ve istatistiklerle sabit iken bölgenin Yunanistan’a verilmesi, İngilizlerin ve Avrupa devletlerinin hainane siyasetlerinin bir parçasıdır.”21

1921 sonunda Hindistan’da durum İngilizler aleyhine vahim bir hal alır. Türklere olumsuz tavırlarından dolayı İngiliz sömürgelerinde isyan beklentisi artar.22 Gandi, İngilizlerin Hindistan siyasetine ancak içte bir devrimle cevap verilebileceğini söyler. İngilizlere karşı itaatsizlik düşüncesi Hintliler arasında her geçen gün yayılır. Gandi Hintlileri İngiliz-Hint ordusundan firara çağırır.23 Bombay’a gelen İngiliz veliahtı protestolarla karşılanır. Pamuk balyalarının yakıldığı, İngiliz otomobillerine saldırıldığı olaylarda dört polis öldürülür. Londra gazeteleri gösterilerin Gandi tarafından tertip edildiğini iddia ederler.24

27 Aralık 1921’de Gandi başkanlığında Ahmetabad’da toplanan Hindistan Ulusal Kongresi, Mustafa Kemal Paşa’yı Sakarya Zaferinden dolayı kutlar ve “Türkiye’nin bağımsızlığının korunması konusunda Hint halkının yardımının süreceği” ni belirtir.25 Aynı kongre, ilan edilecek cumhuriyet idaresinin başarının Hint-Müslüman birliğinden doğduğunu açıklar.26 30 Ağustos’ta Türk ordusunun kazandığı zafer, Hindistan’da büyük yankı yaratır. Türklerin zaferi günlerce törenlerle kutlanır. Mustafa Kemal Paşa Hint Müslümanları ve Hindular için bağımsızlık sembolü haline gelmiştir. Hindistan Hilafet Komitesi adına Çotani, Ankara’yı tebrik eder.

Daha da çarpıcı olanı, 9 Eylül’den önce yaşananlardır. Öyle anlaşılıyor ki Hindistan nefesini tutmuş Ege kıyılarından gelecek haberi beklemeye başlamıştı. Eylülün sekizine rastlayan cuma günü Hindistan’da ibadet günü sayılmış, bütün ülkede camiler ışıklandırılmış, Cuma namazından sonra Türk ordusunun zaferi için Tanrı’ya yakarılmış, camilerin duvarlarına “Zindabad Mustafa Kemal” diye yazılmıştır. Mustafa Kemal Hindistan’da kurtuluş ve özgürlük simgesi olmuştur.27 Çotani, 9 Eylül’ün hemen ardından yolladığı telgrafta “Mustafa Kemal Paşa ve muzaffer ordularını” bir kez daha duygu dolu sözcüklerle kutlar.28

Hindistan’ın Millî Mücadele boyunca Türk halkına sağladığı yoğun destek hem manevi hem maddi niteliklidir. Hintli Müslümanlar Anadolu’ya askeri destekte de bulunmuş, Çanakkale ve İzmit bölgesinde İngilizler adına cepheye sürülmüş Hintli askerler ordularından ayrılarak subay rütbesiyle Türk ordusuna katılmışlardır.29

27 Ocak 1923’de toplanan Tüm Hindistan İslam Birliği Lucknow Kongresi’nde sadece M. Kemal Paşa’nın zaferinden söz edilir: “Dört yıldan beri çağrılarla, dualarla başaramadıklarımızı Mustafa Kemal Paşa’nın kılıcı başardı. İnsaniyete aykırı Sevr paramparça edildi. Şimdiye kadar Hilafet krizini konuşuyorduk, bundan böyle Swaraj (Hindistan’ın birlik ve özgürlüğü) ön plandadır.”30

Hindistan Hilafet Hareketi, Türkiye’ye gösterdiği özel ilginin yanı sıra öteki halkların anti-emperyalist mücadelelerine omuz verir. Örneğin İngilizlerin Hint birliklerini Çin’e yollamalarını mahkum eden Hilafet Hareketi 1927’deki Lucknow Kongresi’nde Çin halkının özgürlük mücadelesini desteklediğini ilan eder.31

Hint Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’na maddi yardımları

Hint yardımları sadece dayanışma ve İngilizlere baskı ile sınırlı kalmaz.

Hilafet Komitesi’nin Haziran 1921’de Allahabad’da yaptığı toplantısından sonra Türklere maddi yardım amacıyla başlatılan kampanya Millî Mücadele süresince sürer. Araştırmacı M. Kemal Öke, Hint yardımının 675.494 Türk lirası olduğunu belirtir.32 Hintli Müslümanların ilk yardımı Şubat 1922’de Ankara’ya ulaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Hariciye Vekâleti’ne, 19 Şubat 1922 tarihli telgrafında Hindistan’dan gelen ilk yardımdan söz eder:

“Türkiya’ya yardım için Hindistan’dan gönderildiği Cami Bey’in telgrafnamesinde bildirilen 26 bin İngiliz lirasının karşılığı olan 144 bin 440 Osmanlı lirası alınmıştır.”33

Hindistan Hilafet Komitesi’nin Londra Temsilciliği’ne 8 Mart 1922’de gönderdiği mektupta Hindistan’dan yapılan maddi yardımların bir dökümünü veren M. Kemal Paşa, 25 Nisan 1922 tarihli mektubuyla da Hindistan Merkez Hilafet Komitesi Reisi Çotani’ye teşekkür eder.34

Irak ve Suriye

1510’larda Yavuz Selim’in İran ve Mısır seferini ardından Osmanlı İmparatorluğu’na katılan Irak ve Suriye varlıklarını 20. yüzyılın başına kadar Osmanlı vilayetleri olarak sürdürürler.

20. yüzyılın başında Basra Körfezi kıyılarında petrol kaynaklarının keşfi, İngiliz emperyalizminin iştahını kabartır.

İngiltere ve Fransa, Rusya ile de anlaşarak 1916’da Sykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı’nın Batı Asya’daki topraklarını paylaşırlar. Irak’ın İngiliz, Suriye-Lübnan’ın Fransız mandasına girişi 1919’da Paris Anlaşması ile kesinleşir.

1918 Eylül’ünde Osmanlı güçlerinin yenilgiye uğrayarak Suriye topraklarını terk etmeleri üzerine doğan boşluğu Fransa doldurur, Suriye’yi işgal eder. Fransa’nın kısa sürede otaya çıkan emperyal niyeti üzerine Arap milliyetçileri Türkiye’den yardım isterler. Ancak Türk halkı kendi davasının peşindedir. Türkiye’nin güney sınırı neresidir sorusuna M. Kemal Paşa Erzurum ve Sivas Kongrelerinde “Türk süngülerinin işaret ettiği hat” yanıtını vererek silahla korunamayan toprakların vatan sayılamayacağına işaret eder.

O yıllar kargaşa yıllarıdır. Fransızların vaatleri karşısında Türklere karşı ikircikli tutum alan Suriye milliyetçileri, Fransa’nın ülke topraklarını terk etmeyeceğini saptayınca, Fransız işgalcilere karşı direnişe geçerken, Türklerden de yardım istediler.

M Kemal Paşa Suriye’de Fransız mandasına baştan beri karşı idi. Ancak önceliği Türk Millî Mücadelesi’ne veriyordu.35

O yıllarda Türkiye ile Suriye’nin bir konfederasyon oluşturması önerileri ortaya Heyeti Temsiliye bu görüşe karş olmamakla birlikte “O sıralarda Fransa ile açıktan muharebelere girmemizin menfaatlerine aykırı olduğunu tespit” ederek öncelikle Suriye’nin bağımsız bir Arap hükümeti teşkil etmesi, ardından Konfederasyon halinde birleşmenin düşünülmesi” görüşünü benimsedi.36

Anadolu Ajansı, M Kemal Paşa’nın 1923’te Mersin’e gelişi sırasında Suriyeli Müslümanların bir zafer takı diktiklerini yazıyor. Siyah bayraklarla süslü takın üzerinde şunlar yazıyordu: “Türk Arap Dostluğu; Suriyeli hemşerilerinizi unutmayın, kurtarın bizi” Suriyeli Müslümanlar heyetini kabul eden Mustafa Kemal Paşa onlara “Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan ülkelerin yabancı boyunduruğu altında inlemeleri kabul edilemez.” dedikten sonra şunları söyledi: “Suriye’nin kendi kaderini tayin etmesini arzu ediyorum”. Paşa’nın Adana ziyareti sırasında bir gurup Antakyalı ve İskenderunlu Türk’ün ellerinde silah bayraklar olduğu halde iki gün boyunca Adana sokaklarında Fransa aleyhinde sloganlar atarak gösteriler yaptılar.36

Suriye halkı Fransız emperyalistlerine karşı mücadeleyi başarıya ulaştırarak 1936’da ülkenin bağımsızlığını sağladı.

I.  Dünya Savaşının ardından Anadolu’dan koparılan Irak, 1919 Paris Anlaşması ile İngiliz mandasına verildi. 1921’de Fransa ile imzalanan anlaşmadan sonra dikkatle Irak’a kaydı. İngilizler ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Musul’u işgal ettiler. Kuzey Irak’ta fiili durumlar yarattılar.

İngiltere Sevr’den sonra Irak’a müdahalesini artırdı, direnen aşiretleri bombaladı. Mustafa Kemal’in emri ile İngilizlere karşı mücadeleyi örgütlemek üzere Revandüz’e gönderilen Özdemir Bey, İngiliz güçleri ile mücadeleye başladı. Belirli başarılar da kazandı. Bunun üzerine İngiliz hükümeti konuyu yeniden diplomatik alana çektiler ve Lozan’da Irak sınırının çizilmesini engellediler.

Lozan Anlaşması’nın ardından arayışlarını sürdüren Türkiye, 1926’da İngiltere ve Irak ile Türk-Irak Sınırı ve İyi Komşuluk Anlaşması’nı imzaladı.

İngiltere, Irak’ı Anadolu’dan koparma operasyonunu sonuca ulaştırdı. Arap milliyetçiliği kendi başına kendi çizdiği yoldan ilerleyişini sürdürdü.

Suriyeli Arap milliyetçileri arasında olduğu gibi Iraklı Arap milliyetçiler arasında da Türkiye ile konfederasyon fikirleri tartışıldı ancak bu fikirler fiiliyata dönüştürülemedi.37

Afganistan Gerçeği

1919’da İngiltere’den sınırlı da olsa bağımsızlığını kazanan Afganistan’ın ve lideri Amanullah Han’ın temel politikası ülkenin bağımsızlığını korumak ve istikrarlı kurumlar yaratmaktı. Afganistan ve Türkiye destek arayışı içinde idiler.

Sovyetlerle anlaşma imzalamak üzere Rusya’ya giden Türk heyeti, Sovyet Rusya’nın da desteği ile Afganistan ile bir anlaşma imzaladı. 1921 Moskova Anlaşması’ndan önce gelen bu anlaşma Ankara hükümetinin imzaladığı ilk uluslararası anlaşmadır. Antlaşmanın 1. maddesi “Türkiye devleti Afganistan devletinin bağımsızlığını gerçek anlamda tanımayı görev bilir.” diye başlıyordu.

Ankara hükümetinin hem Afganistan’la hem de Hintli Müslümanlarla kurduğu İngiltere’yi rahatsız edici ilişkiler, o dönemde Türk dış politikasının önemli bir başarısıdır.38

II. Türk Zaferinin Mazlumlar Dünyasına Yansıması

Türk Devrimi, Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan bir ülkenin galiplerin dayattığı anlaşmayı yırtıp atığı ilk örnektir. Bu açıdan, uluslararası ilişkilerde sarsıntı yarattı. Ancak Türk Devrimi’nin uluslararası alandaki büyük sonucu, mazlumlara esin kaynağı oluşudur.

Mazlumlar dünyasının tepkileri Büyük Zafer ve Cumhuriyet’in ilanının ardından yükseldi.

Büyük Zaferin Ardından

26-30 Ağustos 1922’de düşman hatlarının dağıtılmasının ardından Ankara sevincin merkezine yerleşti.  Dönüm noktası Sakarya Savaşı oldu.  Hintli lider Nehru, Sakarya Savaşı sonrası, hapiste arkadaşlarının da paylaştığını ifade ettiği duygularını şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal’in Yunanlılara karşı kazandığı büyük ifade ettiği mücadeleyi, yaklaşık on bir yıl önce, duyduğumuz zaman ne kadar çok sevindiğimizi çok iyi hatırlıyorum. Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da kazandığı ve ardından Yunan ordusunu İzmir’de denize döktüğü savaşı kastediyorum. Birçoğumuz Lucknow Bölge hapishanesindeydik ve Türklerin zaferi için hapishane barakamızı sağdan soldan bulabildiğimiz şeylerle süslemiş, dahası o akşamı, cılız biçimde bile olsa, ışıklandırmaya çalışmıştık.”39

Gelişmeleri dikkatle izleyen Hindistan Merkez Hilafet Komitesi başkanı Çotani 5 Eylül 1922’de yani Türk Ordusu daha İzmir’e girmeden Türkiye’nin Paris temsilciliğine şu telgrafı gönderdi:

“Yunan ordularına karşı kazandıkları parlak zaferden dolayı G. Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle muzaffer ordusuna bütün Hindistan’ın özellikle Müslümanların en içten tebriklerini iletmenizi dilerim. Eylülün 8’ine rastlayan cuma günü bütün Hindistan’da ibadet günü sayılacaktır“ 40

Delhi Hilafet Komitesi başkanı Mazhuriddin 10 Eylül 1922’de, Karaçi Hilafet Komitesi başkanı Hacı Abdullah bir gün sonra “Türklerin parlak zaferini kutladılar, Gazi Mustafa Kemal’e en içten tebriklerini” ilettiler.41

Benzer telgraflar birbirini izledi, sadece belli yörelerden değil, çok değişik yörelerden, örneğin Surat, Balli, Şahcihanpur gibi yerlerden, Sind’den Bengal’e kadar bütün Hindistan Türk zaferini coşkuyla kutladı, M. Kemal’i kendi kahramanı gibi bağrına bastı.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından Ankara’ya gelen İslamic News’in sahibi Hintli Müslüman Abdülkayyum Malif ile 26 Ağustos 1923 günü M. Kemal Paşa ile görüşür. Paşa’nın “Hintlilere, din kardeşlerimize ve özellikle Hint Hilafet Komitesi’nin üyelerine teşekkür ettiğini” açıklar.”42

Batıdaki Doğulu Aydınların Sevinci

İranlı, Afgan ve Hintli aydınlar adına konuşan Afganlı Abdurrahman Saif 16 Eylül 1922’de Berlin’de yaptıkları toplantıda şöyle diyordu: “Hepimiz Mustafa Kemal’i kutluyoruz. Onun zaferi özgürlük için savaşan bütün insanların zaferidir. … Öteki uluslar da Türkiye’yi örnek alacak, İngilizleri yurtlarından kovacaklardır.”43

Azeriler Bayram Ediyor

Anadolu’dan gelen zafer haberleri Türk dünyasında bayram sevinci yarattı. Fransa’da yaşayan Azerbaycan Türkleri temsilcileri 8 Eylül 1922’te Ahmet Ferit (Tek) Bey’e şu imzalı mektubu gönderdiler:

“Türk ordusunun kazandığı savaşlar her bir Müslüman Türk’ün göğsünü samimi olarak sevinçle kabartıyor…. Bugünkü darbe yalnız Yunanlılar üzerine değil, onları teşvik eden devlet-i muazzama ya da indirildi.”44

Nerimanov’un desteği: “Paşam, gardaş gardaşa borç vermez, el tutar”

Milli Mücadele’nin en zor günlerinde M. Kemal Paşa, Azerbaycan’dan borç istemek üzere Kazım Karabekir Paşa’yı görevlendirir. Bir Azeri yazar olayı şöyle anlatıyor: 

”…Türkiye’nin sefiri Memduh Şövket Bey, 1921-ci il Martın 17. de Mustafa Kemal Paşa’nın mektubunu Nerimanov’açatdırdı: Türkiye Hökümeti, Nerimanov’dan borç pul (para) isteyirdi. Nerimanov derhal bir milyon rubldeyerindeqızıl para gönderdi. Özü de yazdırdı: ‘Paşam, gardaş gardaşa borç vermez, el tutar.’ Eşk olsun bele dostluğa ve gardaşlığa!..”45

Fas: O sıralarda Fas’ın Rif Dağları’nda İspanyollara karşı savaşan Fas’lı mücahitler adına Caidhaddou Bin Hamoun İzmir’in kurtuluşu gününde yani 9 Eylül’de Türkiye’nin Paris temsilciliğine şu telgrafı yolları: “Bağımsızlı k için savaşan RİF militanları adına Türk Ordularının parlak zaferinden dolayı sizi kutlamaktan mutluluk duyuyorum.”46

Tunus: Başta öncü Düstur Partisi, Asr el Cedid gazetesi ve Tunus’un Büyük Medrese öğrencileri olmak üzere çeşitli kuruluşlardan ve kişilerden çok sayıda mesaj Türkiye’nin Paris temsilciliğine ulaştı:

Tunuslu vatansever Hammudra ez Hamasi’nin telgrafı şöyle idi: “Türk ordularının kazandığı büyük zafer ve İzmir’in yeniden Anavatana kavuşması dolayısıyla içten tebriklerimizi hükümetinize, islamın büyük şahsiyeti M. Kemal’e ve dindaşlarımıza iletmenizi rica ederim.”47

Cezayir: Cezayir’in Ainbeida kasabasından Emir Haled 11 Eylül 1922 günü çektiği telgrafta “Cezayir Müslümanları Anadolu’yu Yunan boyunduruğundan kurtaran Kemalist ordunun parlak zaferinden mutlu ve sevinçlidirler. Ellerini açarak yüreklerinin derinliğinden Tanrı’ya yakarırlar…Muzaffer Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya coşkun ve saygılı tebriklerini iletirler.” 48

Mısır: Fransa’nın Toulouse kentindeki Mısırlı öğrenci derneği mensuplarınca 13 Eylül 1922’de gönderilen kutlama telgrafında Tük zafer kutlanır Doğu’nun kahramanı M. Kemal Paşa selamlanır.49

Etiyopya: İngiltere’nin Adis-Ababa temsilcisi H. Dodds, 7 Ekim 1922 günkü raporunda şunları bildirir: “AdisAbaba’daki Müslüman kitle M. Kemal Paşa’nın başarısını kutlamak için şenlikler düzenledi. Büyük çoğunluğu bu şenliklere katıldı.”50

Kenya: M. Kemal’in ünü kara Afrika’nın dört bir yanına yayılmıştı. Kenya da bu havadan etkilendi. Nairobi Müslümanlar Birliği’nden İstanbul’daki Yüksek Komiserliğe 8 Eylül 1922 günü yollanan telgrafta “Büyük Türk Zaferi kutlanıyor, Mustafa Kemal’in kahraman ordusunun daha nice zaferler kazanması için yürekten dua edildiği” bildiriliyordu.51

Hırvatistan-Bosna: Yugoslav basını güncel siyasi sorunlarına aldırmadan M. Kemal’i emperyalizme karşı zafer kazanmış bir lider olarak kutladı. Hırvatistan Köylü Partisi organı HırvatskaSloga 12 Eylül 1922’de şunları yazıyordu:

“Biz Kemal’in zaferini büyük bir coşkuyla alkışlıyoruz. … Yunan yenilgisi bir kez daha şunu kanıtlıyor: ulusların bağımsızlığı ve özgürlüğü ilkesine karşı suç işleyenler cezasız kalmayacaktır.”52

Saraybosna’da yayımlanan İrşad gazetesi “Son bir yüzyıldır İngiltere Türkiye’nin mezarını kazdı. Şimdi kazdığı mezara kendisi düşüyor.” diyordu.53

Cumhuriyet’in İlanı

Milli Mücadele’nin zaferinin özellikle mazlumlarca büyük sevinçle karşılanmasını, büyük devletlerin zulmünden çok çeken halklarca doğal karşılamak gerekir. Belki de bir o kadar önemli olanı, Türkiye’nin padişahlığı yıkarak bir cumhuriyetin inşasına geçmiş oluşudur. Bu olay dünyanın dört bir yanında büyük bir sarsıntı yaratmış olmakla birlikte, en derin etkisini mazlumlar dünyasında özellikle Hindistan’da, Çin’de, Arap dünyasında hissettirmiştir.

Cumhuriyet’in ilanı üzerine Hindistan Hilafet Merkez Komitesi, G. Mustafa Kemal’e gönderdiği 13 Kasım 1923 tarihli mesajda şunları belirtti:                                      

“Cumhuriyet’in teşkilini terakkiyat-ı islamiye’ye büyük bir hatve ve itibar sayarız…Hintli Müslümanlar Türkiye Cumhuriyeti’ni …Terakkiyat-ı islamın ümidi olarak tanırlar.”54

Afgan elçisi Ahmet Han da 2 Kasım 1923 tarihli mesajında Cumhuriyet’in kuruluşunu şöyle kutluyordu. “Semai islamda birinci defa doğan şu Cumhuriyet yıldızı yeryüzünde bütün milletleri feyizli ve ümitbahş ziyalarıyla ışıklandıracaktır.”55

Cumhuriyet’in ilanı sadece mazlumlar dünyasında değil, bölgeye getirdiği barış ve huzur ortamı ile Batılı ülkelerce de memnuniyetle karşılandı.

M. Kemal Atatürk yaraları sarmada tereddüt etmedi. Lozan Barışından sonra Yunanistan’a el uzattı. Bunun sonucunda Yunan başbakanı Venizelos Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.

Türk Devrimi’nin dış dinamiklerinin uluslararası düzlemde önemli sonuçlar doğurduğu kesindir.

  *   Aşağıdaki şiir M. Kemal Paşa için yazılmış en lirik şiirlerdendir. Sakarya Savaşının ardından yazıldı.  Yazarı Nazrul İslam Bengal’in Nazım’ı olarak bilinir.

KEMAL PAŞA

Hamiyetli annenin cesur evladı
Kemal´in erkek sesi kükremektedir.
Harikalar yarattın sen Kemal kardeş,
Harikalar yarattın mucizeye eş.
Kılıcınla Mübarek ol Kemal Pasa
Cehenneme gönderdin düşmanı. Yaşa!
Kükre! Kuvvet ver bize kutsal hıncından.
Söyle! Korkmayan var mı Türk kılıcından.
Kudretli Kemallere muhtacız biz de.
Şahlanan bayrak oldun sen içimizde
Zayıfların sesine kim önem verir
Kana susayan düşman güçle devrilir.
Bu mavi uçlu süngü deşmeğe hazır
Düşmandan hıncımızı Kemal almıştır
Çok yaşa sen Bozkurdum! Yaşa Kahraman!
Ayağının altında zalime aman
Verme! Ez Acıma, ez! Ah, hain düşman!
Bak güneş bile kızıl doğar ufuktan.
Mehmetçiğe leke ha! Haris köpekler!
Kalleşçe saldırdınız hür bir vatana
Ama bu toprakları Bozkurtlar bekler
Cehennemin dibi az bile sana.
Hür ruhlu insanlara, hür bir ülkeye
Zehirli solucanlar gibi sokuldun.
Baş verir Hürriyet vermez Türkiye
İşte kardeş Kemal´den belanı buldun.
Felek bile çevirdi yüzünü sizden
Tuzağına düştünüz kahramanların
Ne ahmakça saldırı! Gücünüz yokken
Dizginini tutmağa Türk atalarının…
Gökyüzünü kaplayan iki bulut var
Biri karanlık mavi, biri kırmızı
Kanınızdan bulaşmış göğe karalar
Kin ve nefret bürümüş damarınızı
Leş akbabalarının kanı mavi su
Vahşi hayvan sürüsü! Vahşet ordusu!
Ölümü kucaklayan, Toprağı öpen
Genç kahraman askerler şehit olurken
Arkadan vurularak kalleşçesine
Gökler kapandı Allah! Allah! Sesine
Onlar şehit oldular… Ya siz? Korkaklar!
Sırtınızda Tanrının kırbacı şaklar
Şahlanmış süngüsünü Türk Mehmetçiğinin
Savaş meydanlarından tez kaçın, gidin.
Cesur insan kanını bilir misiniz?
Bakın ne kadar sıcak, kırmızı, taze…
Bu cesur topraklarda neydi işiniz?
Bu dağların tek taşı çok gelir size.
Cezanızı verdi ya kardeşim Kemal…
Burada hürriyet vardır, burada istiklal…
Biz de haykırıyoruz hürriyet diye
Ya herkese hürriyet, ya hiç kimseye.
Bak kızlar sesleniyor pencerelerden
“Sen kimsin ey kahraman? Hangi zaferden?”
Bu kadar gösterişli kim olabilir?
Bu heybetli, kahraman Kemal’imizdir.
Bizlere Bayram bugün, evler süslensin
Evin en güzel süsü Kemal’im sensin
Harikalar yarattın mucizeye eş
Mucizeler yarattın sen Kemal kardeş.

Nazrul Islam (Bengalli şair)

KAYNAKÇA

1. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan kardeş Matb. İstanbul, 1969, s. 166.
2. Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, c. 1, Emre yayınları, s. 665.
3. Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.8, s.114.
4. M. Perinçek, Türk-Rus diplomasisinin Gizli Sayfaları, Kaynak yayınları, s. 51.
5. ATABE, c.9, Ekim 2002, s. 174.
6. S. Aralov, “VspomiyanaVstreçi S. Atatürkom” Ogonyok, no. 14, 1960, aktaran M. Perinçek, Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar, Kaynak Yayınları, s.67.
7. M. Perinçek, age, s. 74.
8. SalahiSonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisinin Türkiye’deki Eylemlerinden aktaran M. Perinçek, age, s. 79.
9. Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri (1931-1941), 3. Basım Kaynak Yayınları, İstanbul 2001, s. 59.
10. Nehru, Glimpses, no.154, s. 673, Türkiye-Batı Asya Tarihi, s. 131.
11. Hadiye Yılmaz, Kurtuluş Savaşımız ve Asya Afrika’nın Uyanışı, Kaynak Yay, s. 129.
12. İkbal, Şarktan Haber (çev. A.N. Tarlan) Ankara, 1956, s. 87-88.
13. Bilal Şimşir, Doğu’nun Kahramanı Atatürk, Bilgi Yayınevi, s. 205.
14. Sumit Sarkar, Modern India, Mac Millan, s. 144.
15. NA FO 371/6549.E-0113. Aktaran Hadiye Yılmaz, age, s. 106.
16. Orhan Koloğlu, Kurutuluş Savaşı’nda Hint Desteği, ICANAS Kongresi 2007, s. 7.
17. R.K. Sinha, Mustafa Kemal ve Gandi, İstanbul, s.106-107, aktaran Hadiye Yılmaz, age, s. 118.
18. R.K. Singh’den aktaran Hadiye Yılmaz, age., s. 121.
19. Hadiye Yılmaz, age, s. 121.
20. Hakimiyeti Milliye, 08 Nisan 1921, Akt. Hadiye Yılmaz, age, s.123.
21. Hakimiyeti Milliye, 15 Nisan 1921. Aktaran Hadiye Yılmaz, age, s.126.
22. R.H. Sinha, Mustafa Kemal ve M. Gandi, Milliyet Yayınları, s. 125.
23. Hakimiyeti Milliye, 9 Aralık 1921, akt.  Hadiye Yılmaz, age, s. 127.
24. Hakimiyeti Milliye, 6 Aralık 1921, akt. Hadiye Yılmaz, age, s. 127.
25. R K. Sinha, 159, akt.  Hadiye Yılmaz, age, s. 128.
26. Mim Kemal Öke, Hilafet Hareketleri, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1991, s.71.
27. Bilal Şimşir, age, s. 210.
28. Bilal Şimşir, age, s. 211.
29. NA FO 371/5170.E-8567/262/44. Aktaran: Metin Hülagü, “Milli Mücadele Dönemi Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetleri, AAMD, sayı 45, Kasım 1999.
30. Orhan Koloğlu, agm, s. 9.
31. Bengalee, 27 Şubat 1927,
32. Hadiye Yılmaz, age, s.131.
33. ATABE, c.12, s.266.
34. ATABE, c.12, s.394.
35. Bkz; Doğu.Perinçek Teori Dergisi, 1 Haziran 2010; D.Perinçek, basılan Kemalist Devrim-8 Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi, Ekim 2015, genişletilmiş 3. Basım, s.123-159
36. Heyeti Temsiliye Kararı, 11 Aralık 1919, ATABE, cb.5, s.354
37. LesDebats (Paris) (22.03.1923 tarihli gazetesi; aktaran Bilal Şimşir, Dış Basında Laik Türkiye’nin Doğuşu, Türkçesi Cüneyt Akalın, Bilgi yayınevi.
38. Bkz; Atatüürk’ün Kaleminden 8, Suriye ve Irak, Kaynak Yayınları.
39. Baskın Oran (ed), Tük Dış Politikası, c. I, s.209.
40. Nehru, Glimpses of World History, no. 158, s. 705, Türkiye- Batı Asya Tarihi, Kaynak yay., s. 51-52.
41. B. Şimşir, Doğunun Kahramanı Atatürk, s.209.
42. B. Şimşir, age, s 210.
43. ATABE, c. 16, (1923-24), s. 70.
44. Şimşir, s. 214.
45. Şimşir s. 216.
46. Şamil Qurbanov, ‘N. Nerimanov-Ömrünün Son İlleri’, s. 160, aktaran A.İlhan, Cumhuriyet, 21.6.2004.
47. Ben Hammoun’dan Ferit Bey’e telgraf, Portsay, 9.9.1922, aktaran B. Şimşir, age, s. 219.
48. Hammuda el Hamasi’den Ferit Bey’e telgraf, Teboursouk, 30.9.1922, aktaran Şimşir, age, s. 220.
49. Emir Haled, den Ferit Bey’e mektup, Ainbeida, 11.09.1922, aktaran Şimşir, age, s. 220)
50. Toulouse Mısırlılara DerneğindenFerit Bey’e, Toulouse, 13.9.1922, aktaran B. Şimşir, age, s. 220.
51. FO,371/7/152/A.Dodds’dan Curzon’a yazı, AdisAbaba, 7.10.1922, no.120, aktaran Şimşir, age, s.222.
52. B. Şimşir, age s. 222.
53. FO,371/7898- Sarajevo, 25.9.1922, aktaran B. Şimşir, age, s. 223.
54. Aktaran Şimşir, age, s. 224.
55. Hindistan Hilafet Merkez Komitesinden tel. Bombay, 13.11.1923, aktaran B. Şimşir, age, s. 228.
56 Afganistan seferetinden Türk Hariciye Vekaletine nota, Ankara,2.11.1923, no. 229, aktaran B. Şimşir, age, s.229