“Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi” Kitap İncelemesi – Kubilay Kaya

tarafından
701
“Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi” Kitap İncelemesi – Kubilay Kaya

Cumhuriyetin yetiştirdiği sayılı aydınlarımızdan olan Mustafa Gazalcı’nın “Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi” kitabını inceliyoruz.

Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü mezunu olan Mustafa Gazalcı, Cumhuriyete ve Atatürk Devrimlerine borcunu ödercesine bir eser bırakıyor geride.

“Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi” temel olarak Gazalcı’nın geçmişten günümüze yazdığı inceleme yazılarının bir ürünü.

Kitap temel olarak üç bölüme ayrılmış:

  • Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Eğitim
  • Sorunlar, Sapmalar
  • Saptamalar, Öneriler, Çözümler

İlk bölümde Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki koşullardan, halkın içinde bulunduğu durumdan, yapılan devrimlerden ve gerekçelerinden bahsediliyor. 1925-1928 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı yapan Mustafa Necati’nin dönemine, 1935 – 1938 yılları arasında bakanlık yapan Saffet Arıkan’a, CHP’nin efsaneleşen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve Milli Eğitim meselemize büyük katkılarda bulunan dönemin ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç’a çokça kez atıfta bulunuluyor.

Kitapta açıkça belirtildiği gibi; Cumhuriyet’i kuran kadrolar, yaptıkları devrimin temelini sağlamlaştırmak için eğitimin ne denli önemli olduğunu farkındaydı. Bu kadrolar, bağımsızlığı temel olarak iktisadi bağımsızlığa bağlarken, iktisadi bağımsızlığın da eğitim yoluyla sağlanacağı inancındaydılar. Kurulacak eğitim sistemi de bu yönde olmalıydı. Ayrıca Atatürk’ün belirlediği altı ilke de eğitim yoluyla halka aşılanacaktı. Sonuç olarak eğitim konusunda yapılan çalışmaların temelinde: Tüm yurttaşlar için parasız, sosyal ve kültürel yaşam ile iç içe geçmiş bilimsel ve laik, üretimi destekleyecek bir eğitim amacı vardı.

Kitabın ilk bölümünde birçok kez Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP kurultaylarında ve meclis açılışlarında eğitim konusunda yaptığı konuşmalara rastlıyoruz. Bu konuşmalarda sık sık Osmanlı’dan kalan miras üstünde durulur. Zira halkın büyük çoğunluğu okuma-yazma dahi bilmemektedir. O dönem sayısı on binleri bulan köylerin büyük çoğunluğunda okul yoktur. Bununla beraber yetişmiş öğretmen de bulunmamaktadır.

Dönemin aydınlarına göre eğitim sorununun temelinde ikilik yatmaktadır. Bu ikilik, Osmanlı’dan kalan mektep ve medrese ikiliğidir. 3 Mart Devrim Yasalarıyla beraber medreselerin kapatılması ve tüm okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması sonucu bu sorun ortadan kalkar.

Bununla beraber Gazalcı’ya göre harf devrimi gibi, Halkevleri’nin açılması, Köy Enstitülerinin ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün kurulması gibi atılan dev adımlar, bir ulusun aydınlanmasında atılan en önemli adımlardır.       

Kitabın ikinci bölümüne geldiğimiz zaman biraz daha karamsar bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.

Çok partili hayata geçmemizden bu yana, aradan geçen yılların çoğunda iktidar gücünü elinde bulunduran siyasi partilerin, cumhuriyetin en büyük kazanımı olan eğitim sistemini, sistemli ve programlı bir şekilde çökertmesine tanık oluyoruz.

1946 yılında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in Millî Eğitim Bakanlığı’ndan, ilköğretim genel müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un ilköğretim genel müdürlüğünden alınması ile başlayan karşı devrimin ilk ayak izlerini CHP iktidarının son günlerinde görüyoruz.

Gazalcı, Köy Enstitüleri’nin ilk başta amacının saptırılmasıyla başlayan ve kapatılmasıyla devam eden gerici karşı devrimi usta bir şekilde anlatıyor. Demokrat parti öncesi CHP iktidarının son zamanlarında açılmaya başlanan İmam-Hatip okullarına dikkat çekiyor. Bununla beraber, Demokrat Parti ve sonrasında gelen gerici partiler döneminde sayısı bir çığ gibi artan imam-hatipleri en temel sorun olarak görüyor, bilimsellikten uzak ve laik olmayan bir eğitim müfredatının gençliği zehirleyeceği inancını taşıyor.

Gazalcı, aynı zamanda okullarda zorunlu ve seçmeli olarak okutulan din dersleri, 1980 sonrası müfredata yerleştirilen Türk-İslam sentezi tarih anlayışına karşı çıkıyor.

Kitabın ikinci kısmında en büyük ağırlığı AKP dönemi eğitim politikaları kaplıyor. Gazalcı’ya göre eğitim sistemine yapılan en büyük ve planlı saldırılar AKP iktidarı döneminde başlıyor. Gazalcı’yı bu düşünceye iten temel konunun öğretmenin itibarsızlaştırılması meselesi olduğu açıktır. Kendisi de cumhuriyetin yetiştirdiği bir öğretmen olan Gazalcı, öğretmenlik mesleğinin dününü ve bugününü en iyi anlayan ve anlatabilen kişilerin başında geliyor.

Gazalcı, öğretmenlik mesleğinin onurunu geçmişle kıyaslarken Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati dönemindeki uygulamalar ile 1980 darbesi ile başlayan ve AKP iktidarında hayata geçirilen uygulamaları karşılaştırıyor.

Öğretmenlik mesleğinin itibarı ile beraber geçmişten günümüze gelen iktidarların gerici politikaları da Gazalcı’nın dikkatinden kaçmıyor. 12 Mart dönemi ile başlayan ve 1980 ile devam eden imam-hatipleşme ve bilimsellikten uzaklaşmayı temel sorun olarak gören Gazalcı, AKP döneminde yapılmaya başlanan birçok hatayı alt başlıklarla anlatıyor. Alt başlıklarda Gazalcı’nın temel olarak yakındığı konulardan bahsedecek olursak:

  • 4+4+4 Sistemi
  • Eğitimin ücretli hale getirilmesi
  • Öğretmen atamaları sorunu
  • Zorunlu ve seçmeli din dersleri
  • Arapça ve Osmanlıca kursları
  • Kuran kursları
  • MEB’de usulsüzlük ve kayırmalar
  • YÖK ve Üniversiteler sorunu

olarak özetleyebiliriz.

Bu başlıklar hakkında yorum yapacak olursak, yıllarca eğitimin her aşamasında çalışmış ve bulunmuş birisi olan Gazalcı’nın tespitleri, konu hakkında hiçbir fikri olmayan birini bile ikna edebilecek şekilde okura sunulmuş. Başlangıçta göze küçük bir sorun gibi gelebilen konuları ince eleyip sık dokuyarak ortaya çıkaran Gazalcı, bu konuya ne kadar hakim birisi olduğunu kanıtlıyor.

Kitabın son bölümünde ise Gazalcı bugün aydın(!) olarak bilinen birçok kişinin yapmadığı bir şeyi yapıyor ve kitabın büyük bir bölümünde anlattığı, temelini kazdığı sorunlara çözüm önerileri getiriyor.

Gazalcı’ya sorunlara çözüm önerisi getirirken birkaç farklı noktaya değiniyor:

  • Öğretmenler arasındaki örgütsüzlük. Mesleğin geldiği nokta.
  • Mesleki eğitimlerin yetersizliği.
  • Dinci ve bilimsellikten uzak müfredat, eğitimde oluşturulan ikilik.
  • İktidarların dayattığı politikalar.

Gazalcı’ya göre öğretmenlerin örgütlü bir mücadele içine girmemesi, mesleğin itibarını önemli derecede yıpratıyor. Bununla beraber, dünyanın daha hızlı döndüğü bu dönemde öğretmenlerin meslek içi eğitimlerinin olmaması veya yetersiz olması, öğretmen yetiştirme işinin MEB’den alınıp üniversitelere verilmesi ve alanı öğretmenlik olmayan lisans mezunlarının ve imamların öğretmen yapılması, atama bekleyen öğretmen adaylarının atanamaması gibi sorunlar çözülmedikçe geleceği aydınlatmak mümkün değildir.

Dinci ve bilimsellikten uzak müfredatlar yerine temelinde akıl ve bilim yatan yeni programlar hazırlanmalı, eğitimin tüm kademeleri sosyal ve kültürel yaşam ile iç içe getirilmelidir. Eğitimde ikilik oluşmasına sebep olan Kuran kursları tekrardan Millî Eğitim Bakanlığı bağlanmalıdır.

Mevcut iktidar; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere dayattığı politikalardan vazgeçmelidir. Sözleşmeli öğretmenlik sistemi kaldırılmalı, eğitim tekrardan parasız hale getirilmeli, imam-hatip dayatması son bulmalıdır.

Son olarak söyleyebiliriz ki, Gazalcı; özlemini çektiği, cumhuriyeti kuran kadronun kurduğu eğitim sistemi ile bugün geldiğimiz noktayı temel başlıklarla okura sunuyor. Sorunları görüyor, temellendiriyor ve neden-sonuç bağlamında açıklıyor. Son olarak bu sorunlara çözüm önerileri sunuyor. Güzel bir çalışmanın ve yılların getirdiği tecrübenin bir ürünü olan “Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi”ni dünü ve bugünü daha iyi anlamak isteyenlerin okuması oldukça faydalı olacaktır.

Kubilay Kaya

Gazalcı,Mustafa. 2014. Cumhuriyet’in Eğitim Devrimi. Ankara: Öğretmen Dünyası

Cumhuriyet'in Eğitim Devrimi - Mustafa Gazalcı Fiyatı